Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"Genetik Atalarımız Yunanlılar Olamaz"

Resim
Yunanlılarla ilişkilendirilmemiz hoşumuza gitmez de, Frigyalılara, Lidyalılara, Luvilere falan ses çıkartmayız. Bu ikincileri genetik atalarımız olarak görebiliriz ama birinciyi asla.  Her şeyden önce genetik ata kavramının saçma bir kavram olduğunu söylemekle başlayayım. Yok böyle bir şey.  Olamaz da. İnsanlar atalarını kendileri seçer, daha doğrusu atalar çeşitli siyasi kurgular aracılığıyla dayatılırlar. Kendimizi fazla zorlamadan yüzeysel düşündüğümüzde bile, eğer mesele genlerse neredeyse herkesle akraba olduğumuz ve dolayısıyla bir yığın atamız bulunduğu ortadadır. Ama biz sadece bir kısmını atamız ilan ediyoruz, tıpkı bize özgü etnisite, ırk vb kurgusal tanımlamalarımızda yaptığımız gibi. Farklı genler denince çoğu insan bunların birbiriyle ilişkisiz oldukları sonucuna varıyor. Oysa ilgisi yok. Genler zaman içinde farklılaşıyor (yani farklı değiller, farklılaşıyor) ve bu şekilde insanların geçmişlerine ilişkin iz sürücülüğü mümkün oluyor.  Yoksa bu farklılaşmış i

Bilimsel Tarih Takıntısı

Resim
Bir bilimcilik takıntısından, yani her şeye, hatalı bir şekilde, bilimsel yöntemi uygulama takıntısından bahsedebilir miyiz? Örneğin, bunu tarih alanında çok görüyoruz. Gerçi diğer sosyal bilimler de bu takıntıdan nasibini alıyor ama sanırım bu konuda aslan payının tarihe ait olduğunu söylemek gerekiyor. İnsanlık yaşamındaki tek doğru düşünme biçimi bilimsel yöntem olmadığı gibi, bilimsel yöntemin çalışamayacağı, çalışmadığı alanlar da mevcuttur. Buralarda bilimsel yöntem çalışmamasına rağmen, başka yöntemler kullanılarak güvenilir bilgiye ulaşılabilmektedir. Ama sırf bu yüzden bu yöntemleri bilimsel olarak adlandırmak doğru değildir. Bazı alanlardaysa (ki bunların başında herhalde tarih geliyor) söz konusu alanın doğasından dolayı bilimsel yöntem uygulanamaz. Bilimsel yöntemin malzemesinin, eğer tartışmayı çok basit tutacaksak, test edilebilir olması gerekiyor. Yani çok bilinen tanımlamaya başvuracak olursak, çeşitli varsayımlara ve tahminlere dayanan bir model üretilir

Genetik Verilerle Tarihsel Söylemlerin İlişkilendirilmesi

(Bu yazı şu yorum üzerine yazılmıştır: http://tarihdeniz.blogspot.com/2011/02/anadolu-tarihi-yazmnda-yunanhelen.html?showComment=1298130120023#c5081159545919730860  (Onur 15 Kasım 2011 03:16) Genetik çalışmalar önemli adımlar atılmasını sağladı ama görünen o ki, eski kavramları yerinden edemedi. Aynı tartışma farklı verilerle sürüyor. Bugün Anadolu’da yaşayan insanlar genetik açıdan bakıldığında daha çok yöreye özgüdür ifadesi kanımca Anadolu Türkleri Anadoluludur ifadesinden epey farklı. Ve başka bir yerde de Anadolu Türklerinin Avrupalılara Ermenilerden daha yakın oldukları, çünkü Anadolu Türklerinin Ermeniden çok Anadolu Rumu kökenli oldukları ve dolayısıyla Anadolu’nun Ermenilere göre daha batısından olduklarını söylerken de eski zihniyetin ve bu zihniyetin kavramlarının hâlâ sürdüğünü görüyoruz. Burada Anadolu’dan kasıt ne oluyor? Günümüze dair sınırları belli bir toprak parçası mı, bir ülke mi, ya da daha farklı bir şey mi? Ama her ne olursa olsun Anadolu ibaresi daha ziyade

Luviler: Batı Anadolu'nun ve muhtemelen de Ege Denizi bölgesinin ilk sakinleri

Resim
For English version go to Luwians: the first inhabitants of western Anatolia and possibly the Aegean region Helenler elbette ne ilk Anadolulardı ne de bölgenin ilk topluluğuydu. Batı Anadolu kıyısı açısından baktığımızda bile, geldikleri ve daha sonra da yerleştikleri yerin boş olmadığı biliniyor. Nitekim Anadolular Helenlere karşı söylemine yol açmış olan da, bu durumun biliniyor olması. Son yıllarda bu toplulukların nasıl adlandırılması gerektiği de büyük ölçüde çözüldü. Genelde Luviler olarak adlandırılıyorlar. Luvilerin Helenlerden çok daha önce bu topraklara yerleştikleri anlaşılıyor. Tabii hangi Helenler sorusunu da sormak gerekiyor. Sadece İonlar, Dorlar, Aeollar gibi çeşitli gruplardan mı bahsediyoruz, yoksa bizim Mikenler olarak adlandırdığımız tarihte karşımıza Ahhiyavalılar, Akalar ve Danaoiler gibi çeşitli adlarla çıkan ilk Yunanlılara kadar geriye mi gidiyoruz? Ama her iki durumda da Luviler olarak adlandırılan Hint-Avrupa dil ailesine mensup toplulukların bu toprak

Luwians: the first inhabitants of western Anatolia and possibly the Aegean region

Resim
Türkçesi Luviler. Batı Anadolu'nun ve muhtemelen Ege Denizi bölgesinin ilk sakinleri The Hellenes were certainly neither the first Anatolians nor the first group in the region. Even when one limits the issue with the coast of western Anatolia, we know that the place they came to and settled down later was not empty. In fact, the discourse of Anatolians versus Hellenes owes its existence to this information. We also have an idea, to a certain extent, about how to name these groups that were in this region right before the Greeks. They go by the name Luwians.     It seems that the Luwians had settled in this land, region, before the Greeks did. Of course, one needs to ask which Hellenes these were. Are we talking here about only the Ionians, Dorians and Aeolians or are we going as far back as the first Greeks, those who we today call Mycenaeans but they appear as Ahhiyawans, Argives, Achaeans and Danaois in history? However, in both cases, one comes across the Indo-European s

Anadolu Tarihi Yazımında Yunan/Helen Sorunu

Resim
For English version see Greek or Hellenic problem in writing an Anatolian history   Herhangi bir Anadolu tarihi projesinin karşısındaki en önemli engellerden biri, belki de en önemlisi, Anadolu’nun geçmişindeki toplulukların bugünkü topluluklarla, daha doğrusu etnik gruplarla olan bağlantılarıdır. Genelde bu bölgeye hâkim milliyetçi eğilim, bu bağlantıları nasıl değerlendirmesi gerektiğini açıkçası çözememektedir. Özellikle Türklerin Yunanlıları, Yunanlıların da Türkleri tarihlerine eklemeleri, tarihleriyle bütünleştirmeleri her iki tarafın da henüz başaramadığı bir konudur. Anadolu tarihiyle ve daha doğrusu benim daha geniş bir perspektiften bakmaya çalıştığım bölgenin, kabaca Ege, Anadolu ve kuzey Mezopotamya bölgesinin tarihiyle uğraşan biri bu bölgenin en azından Ege tarafında Yunanlılarla ya da Helenlerle karşılaşmak ve yüzleşmek zorundadır. MÖ 1500’lerden itibaren bu bölgede görülür hale gelen Helen/Yunan dilleri konuşan toplulukların ve bunların ortaya çıkardığı veya p

The Greek or Hellenic Problem in Writing an Anatolian History

Resim
Türkçe için Anadolu tarihi yazımında Yunan/Helen sorunu One of the most important obstacles facing any Anatolian history project, perhaps the most important one, is the connections the past Anatolian groups have with the present day Anatolian groups or rather ethnic groups. The nationalist perspective that seems to be controlling the general frame of mind in the area does not seem to have the ability to deal with these connections without favoring one ethnic group over another. Especially integrating the Greeks into the history of Turkey and the Turks into the history of Greece has not been achieved so far.      Anyone who works on the history of Anatolia or rather the combined regions of the Aegean, Anatolia and the northern Mesopotamia, which I believe makes more sense historically, will have to come across and face, at least in the Aegean side of this region, the Hellenes or Greeks. It is inevitable that one will have to deal with the task of placing the speakers of Hellen

Yakın ama uzak, benzer ama farklı Anadolu geçmişleri

For English go to  Close but far, similar but different Anatolian pasts Anadolu’nun geçmişine birden fazla koldan girmek mümkün. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi, farklı geçmişler seçme özgürlüğü gibi bir şey düşünmeliyiz; özellikle milliyetçiliğin tekrar ve en azından öncekiler kadar güçlü şekilde yayılmaya başladığı bu dönemde bunun önemli bir özgürlük adayı olduğu düşünülebilir. Her şeyden önce Anadolu’nun ne olduğunun belirsizliği (ki sonuçta bu da bir seçim veya tercih) seçimler yapmayı zaten daha baştan dayatıyor. Ama ortada bir belirsizlik olmadığı düşünülse bile, geçmişin kendisi, farklı çizgilerinden ötürü birden fazla yaklaşımın belirmesine yol açabiliyor; en eski Anadolu’yu veya eski Anadoluları tek bir bölge olarak incelemek, bölgeler arasındaki kopukluklardan ötürü pek kolay değil. Çok rahat bir şekilde Anadolu’yu Batı, Orta ve Doğu olarak üçe ayırmak mümkün ki, belki doğu için iki ayrı parça bile düşünülebilir. Belki de daha farklı bir yaklaşım içine girerek,

Close but far, similar but different Anatolian pasts

Türkçesi için Yakın ama uzak, benzer ama farklı Anadolu geçmişleri It is possible to approach the past of Anatolia from various directions. As I mentioned it in my previous blog-post, we should try to think in terms of a freedom that enables us to choose from among different pasts; and in fact, in this period when all kinds of nationalisms are spreading again and at least as strong as the previous ones, this seems to be an important potential freedom or right to be placed under legal protection.  First of all, the ambiguity surrounding the term Anatolia (in fact, this is rather a choice or preference in itself) imposes the obligation to make a choice right from the very beginning. But, even if one thinks that there is no ambiguity, the past itself, because it can be traced back through more than one line, pathway, leads one to more than one approach regarding how and from where to start; therefore, because of the discontinuities between regions, it is not easy to study the oldes