Yazının Gelişimine Bakış: Çin Yazısı ve Batının Çin Yazısının Resimselliği Miti

(Aslından bir parça kısaltılmıştır)

Çin yazısının dili atlayan bir sistem, yani bir resimyazı olduğunu ileri süren yaklaşımların daha baştan reddedilmesi gerekmektedir. Maalesef böyle bir yaklaşım vardır ve etkileri birçok alanda sürmektedir ama sadece resimselyazının nasıl bir sistem olduğunu bilmek bile Çin yazısının resimsellikle uzaktan yakından ilgisinin olmadığının anlaşılması için yeterli olmalıdır: Çin yazı sisteminde, bu kadar gelişmiş bir medeniyete karşılık gelecek bir resimselyazıda olması gereken sayıda işaret yoktur. Bu bile bir resimselyazı sistemiyle karşı karşıya olmadığımızı göstermeye yetmelidir. Alfabe sistemlerindeki işaret sayısı iki rakamlı sayılarla sınırlı kalırken, hecesel sistemlerde bu sayı birkaç yüzlerle ifade edilmekte, sözcüksel/anlamsal sistemlerde birkaç binlere varmaktadır. Resimsel sistemlerde muhtemelen on bin ve hatta yüz binlerden bahsetmek gerekmektedir ama böyle bir sistem henüz görülmemiştir: Hiçbir medeniyetin yazı sistemi resimsel değildir.


Diğer yandan Çin yazısının ayrıntılarına girdiğimizde zaten böyle bir sistemin var olmadığını da görüyoruz. Çin yazısında resimselçizgeler vardır. Bu konuya ilişkin bir şüphe yoktur ama bu sistemi sadece bu resimselçizgelere indirgemek yanlıştır. Çünkü her şeyden önce bu resimselçizgeler Çin yazısının çok ufak bir kısmını (%4) oluşturur. Çin yazısının büyük kısmı (%90 ve üstü) fono-semantik, yani ses-anlamsal bileşiklerden oluşur. Bu kadar büyük bir farklılık varken, Çin yazısını resimselçizgelere indirmek ve bir resimselyazı olduğunu ileri sürmek gerçekten yanlış bir yaklaşımdır. Asıl yapılması gereken, Çin yazısını resimselçizgesel örneklerden yola çıkarak açıklamaya çalışmak yerine, bu yazı biçiminde en büyük paya sahip ses-anlamsal bileşiklerden başlamak olmalıdır. Üstelik resimselçizgelerin ilk ortaya çıktıkları dönemdeki biçimleri o kadar değişmiştir ki, bunlarla temsil ettikleri şeyler arasında ilişki kurmak artık epey güçleşmiştir. Bir başka nokta da, tarihsel eğilimlere bakıldığında resimselçizgelerin oranının bariz bir şekilde gerilediği ve ses-anlamsal bileşiklerinse arttığıdır. Bu oranlar sözlüklere göre değişebiliyorsa da, aradaki büyük farklılık ortadadır. Bu tarihsel eğilimlerin sunduğu bir diğer sonuç da, resimselçizgelerin %23 olan oranının MS 2. yüzyıldan itibaren %4’e düştüğü ve bir daha da yükselmediğidir. Yani Çin yazısı en azından MS 2. yüzyıldan itibaren aslında resimsel bir özellik göstermemektedir.

Tüm bu verilere rağmen, Çin yazısının resimsel olduğu miti hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir. Öyle ki, kendi alanlarında gayet başarılı çalışmalara öncülük yapmış araştırmacılar bile Çin yazısına geldiklerinde çok farklı sonuçlara ulaşabilmiştir. Bunu anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü hem Çin dili hem de yazısı gerçekten çok farklıdır. Bu farklılığı aşmak, özellikle çok farklı dil ailelerinden ve çoğunlukla alfabe sistemlerinden gelen araştırmacılar için çok daha zordur. Sorun sadece harflere dayanmayan bir sistemle karşılaşılmış olmaktan ibaret değildir. Cümle yapıları, işaretler arasında boşluklar, eklerin olması gibi bir yığın özellik Çincede yoktur. Çince okuyan biriyle örneğin İngilizce okuyan biri (buna rahatlıkla Türkçeyi de dahil edebiliriz) çok farklı şeyler üzerinde yoğunlaşmak zorundadır; okumanın kendisi bile farklıdır. Alfabe sistemlerinden gelen bireylerin en bariz alışkanlığı harfler aramaktır ama mesele bundan ibaret değildir. Çünkü harf sistemlerinden gelen bireylerin büyük kısmı aynı zamanda sözcükler üzerinde yoğunlaşmaya alışkındır; Çincedeyse çok daha farklı bir yaklaşım söz konusudur.

Her dil işaretlerden oluşur. Bu işaretler bir harf, bir hece veya bir morfem, yani en küçük anlamsal birimden oluşabilir. Bu işaretler alfabe ve hece sistemlerinde sadece sessel bir yapıları temsil ederken, Çin sisteminde işaret, aynı zamanda bir hece de olan morfem, yani anlamsal en küçük birimdir. Bu birimin bir sözcük olduğu düşünülebilir ve Çincenin daha çok tek heceli sözcüklerden oluştuğu dönemde bu doğruydu. Fakat günümüz Çincesinin büyük kısmı çift heceli ve dolayısıyla çift işaretli sözcüklerden oluştuğundan, tek bir işaretin bir morfem, yani en küçük anlamsal birim olduğunu düşünmek daha uygundur. Bu tamamen ses unsurundan arındırılmış bir işaret değildir; aynı zamanda hem anlamsal hem de sessel unsur barındıran bir işaret ve morfemdir, ama Çin yazısındaki ana ilkenin seslerden çok anlamları yansıtmak olduğunu düşünebiliriz. Bu yüzden de Çin yazısını tanımlamada kullanılan terimlerden biri de logografiktir.

Burada bir an durup kısa bir örnekle morfemin ne olduğunu açıklamak gerekiyor. Türkçeden bir örnek verecek olursak, “yazıcılar” sözcüğü üç morfemden oluşur: Yazı-cı-lar. Bunlardan “yazı” serbest morfem olup “cı” ve “sız” bağlı morfemlerdir. Bunlar en küçük anlamsal birimlerdir. Çince bizim kendi dilimizden alışkın olduğumuz, bağlı morfemler olarak adlandırdığımız ekler açısından oldukça fakirdir. Fakat çok heceli bileşik sözcüklerin ağırlık kazandığı günümüzde, geçmişin birçok tek heceli sözcüğü bugün bağlı morfemler olarak algılanır olmuştur. Çin yazısının işaretleri, aslında kendi başına bir sözcük olarak da anlaşılabilecek morfemlere karşılık gelir. Çince de sözcük kavramı mevcutsa da, morfemin sözcükten daha önemli olduğu görülmektedir ve zaten Çin öğrencileri sözcük değil, morfem öğrenirler.

Çin yazısının temel ayrıntılarını bir kenara bırakıp bu tür bir yazının Çinli okur üzerinde ne tür etkileri üzerinde yoğunlaşacak olursak, birinci sorumuz Çin yazısında sessel ve anlamsal unsurların oranları olmalıdır. Tamamen anlamsal, yani ses unsuru içermeyen karakterlerin sayısı %3. Bu da gayri sessel bir yazıdan bahsedemeyeceğimizi göstermektedir. Çin yazısının sessel karakteri alfabe sisteminkinden çok farklı olabilir. Sonuçta seslerin bir araya getirilmesinden sözcükler yaratma faaliyeti söz konusu değildir.

Buna rağmen sesselliğin farklı bir şekilde olsa da önemli bir rolü vardır. Yapılan testler de, okuyucuların sadece anlamsal radikaller verildiğinde sözcüklerin veya işaretlerin anlamlarını çıkartmada çok daha zorlandığını göstermiştir. Sessel unsurlar verildiğinde, tahmin oranı yükselmektedir.

Diğer yandan, başka deneyler de anımsamayı harekete geçirenin işaretlerin şekilleri olduğunu, anlamsal ve sessel belleklerin daha sonra devreye girdiğini göstermiştir. İşareti görmenin, o işaretin anlamlı bir işaret olduğunun anlaşılmasında rolü daha fazladır.

Fakat burada anlatılmaya çalışılan, resimsel bir bağlantı kurulması değil, işaretin farklılığının ve geçerliliğinin anımsanmasıdır. Yoksa resimsel bir bağlantı kurulmamaktadır ki, zaten bu tür bir bağlantının kurulması mümkün değildir. Bununla beraber, batıda bu tür deneylerin sayısı çok sınırlı olduğundan, bu farklılığın ne kadar Çinceye özgü olduğunu söylemek zordur.

Çincenin bu dili ve yazıyı kullananlar üzerindeki etkilerine gelince, her şeyden önce dille ilgili bazı özellikle konusunda bilgilenmemiz gerekmektedir. Örneğin Çince de isimlerde tekil çoğul ayrımı yoktur. Zaman eki kullanmadan konuşmak da mümkündür. Ekler bakımından oldukça fakirdir. Japoncanın aksine Çince de ekler yoktur. Yani sözcükler şekil değiştirmezler. Çin cümleleri konu-yorum türündedir. Cümle ve deyim bağlaçları da çok kullanılmaz. Cümle içinde atlamalar, boşluklar Çin dilinde çok önemli değildir. Çincede yoğunluk cümle değil, bağlam üzerindedir. Söylenenlerin anlaşılması bağlamın anlaşılmasına bağlıdır.





Kaynakça

Chen, P. 1999. Modern Chinese History and Sociolinguistics, Cambridge Uni.
Coulmas, F. “What do Chinese Chracters encode?”
Defrancis, J. 1986. The Chinese Language, Fact and Fanntasy, Hawaii Uni.
Hoosain, R. 1991. Psycholinguistic Implications For Linguistic Relativity: A Case Study Of Chinese, Lawrence Erlbaum.
Hyman, M.D. “Of Glyphs and Glottography”
Packard, J.L. 2000. The Morphology of Chinese, A Linguistic and Cognitive Approach, Cambridge Uni.
Sampson, G. “Chinese script and the diversity of writing systems”
Zhou, X., Shu, H., Bi, Y. ve Shi, D. 1999. “Is there phonologically mediated access to lexical semantics in reading Chinese?”, H_C Chen, A.W. Inhoff, J. Wang (der.) Reading Chinese Script: A Cognitive Analysis, Lawrence Erlbaum.

Yorumlar