Kayıtlar

Ağustos, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Değişim Kavramı, Büyük Değişim, Geçmiş - II

Sivil Toplum forumunda şöyle bir şey yazmışsın. Konumuzla ilgili bulduğum için buraya alıyorum: “Son mesajlarimda mumkun oldugunca Dil Devrimi urunu olan ve tamamen yapaybuldugum kelimlere yer vermeyen bir yazi uslubu kullandim. Arada yazimayanlislikla ya da bilerek Dil Devrimi urunu kelimeler de karistirdim (�rn., ilgive secim). Dil Devrimi olmasaydi Turkce bugun cok farkli bir dil olacakti. Nasilbir dil olacagini anlamak icin gecmiste yazilanlara bakmaya gerek yok, DilDevrimini yasamayan Azerice'yi incelemek yeterli. Iki yakin akraba Turki dilinmevcut halleri arasindaki edebi ve kavramsal zenginlik farki cok buyuk. BugunAzerice Turkce'den her bakimdan ustun bir dil; halbuki Osmanli doneminde durumtam tersi idi. Mevcut Turkce, dil devrimlerinin dilleri nasilkisirlastirabileceklerine cok guzel bir ornek, gecmisle bagin kopmasi da cabasi.” (Onur) Buradaki argümanlarına bazı itirazlarım var. Birincisi bu edebi ve kavramsal zenginlik farkını kim belirliyor veya bu neye göre b

Değişim Kavramı, Büyük Değişim, Geçmiş - I

Son yorumunu cevaplandırmamışım. Başka cevaplandırmadığım sorular veya itirazlar da olabilir. Aradan geçen zamandan ötürü neyi cevaplandırmadığımdan pek emin değilim ama bu aşağıdakinden eminim. “Örneğin yemek veya içecek alışkanlıklarında daha büyük değişiklikler oluyor. Öyle ki birbirini takip eden iki nesil birbirlerini içtikleri nesnelerden ötürü eleştirebiliyor. Ya da bir kent, neredeyse otuz yıl önce aynı yerde yaşamış birinin tanıyamayacağı kadar değişiyor. Dilde yapılan ani bir değişiklikle birkaç yıl içinde konuşulan dil değişiyor. Bunlar bence çok büyük değişiklikler. Ara safhalar ya çok kısa, ya da yok. Aslında otuz yılda büyük değişiklik geçiren bir kent bile büyük değişim olarak tanımlanmayabilir, eğer o otuz yıl boyunca söz konusu kentte yaşayan kişiler bu değişiklikleri rahatsız edici bir şekilde hissetmiyorsa.” (Timuçin) "Burada tam olarak neyi ve hangi dönemi kastettiğini anlayamadım, konuyu biraz daha açabilir misin?"(Onur) Burada belli bir dönemden b

Neolitik (Cilalı Taş Devri) - II

I. Yakındoğu’da Medeniyete Geçiş Yakındoğu ya da Doğu Akdeniz coğrafyasında medeniyete geçiş neolitik (cilalı taş devri) çağda gerçekleşir. O zamana kadar hareket halinde bulunan (yerleşik olmayan) avcı-toplayıcı gruplar bu dönemde yerleşik düzene geçmeye başlar. Yerleşik düzene geçişin aslında neolitik dönemden hemen önce başladığını söylemek de mümkündür. İlk olarak yerleşik düzene ve dolayısıyla medeniyete geçenler avcı-toplayıcı grupların ne olduğunu açıklamamız gerekiyor. Avcı-toplayıcılar Avcı-toplayıcılık, medeniyetten önceki dönemi temsil etmek için icat edilmiş çok genel ve kaba bir kategoridir diyebiliriz. Temelde ekonomik bir kategori olan avcı-toplayıcılık, medeniyetin dışında kalan ve/veya medeniyete geçmemiş tüm grupları, aralarındaki farklılıklara bakmadan tek bir kategoride toplar. [i] Dolayısıyla avcı-toplayıcı gruplar arasındaki ayrımları görmeye yardımcı olmayan bir kategoridir; bu açıdan bakınca, tarım toplumları kategorisi de bu toplumlar arasındaki çeşitl

Neolitik (Cilalı Taş Devri) - I

İnsan, mekân ve zaman: Ne kastediyoruz? Mekân dediğimiz şey bu yeryüzünde belli bir yer olabilir ama bu işin sadece bir kısmıdır. Zaman dediğimiz de şimdi olabilir ama bu da işin sadece bir kısmıdır. İnsan şaşırtıcı bir varlık. Çünkü çok farklı mekân ve zamanlarda var olabiliyor. Daha da şaşırtıcı olanı, insan bir yandan “nesnel” olarak adlandırabileceğimiz bir zaman-mekânda var olabilirken, bir yandan da “öznel” olarak adlandırabileceğimiz kendi kurguladığı birden fazla zaman-mekânda var olabiliyor. Bu anlamda yığınlarca alan veya çerçeve sayabiliriz. Bu konuyla ilgili bir sınır sunmak olanaksız. Her ne kadar insanın fiziksel bir dünyada var olduğunu ileri sürebilirsek ve üstelik bunu bir temel gerçeklik olarak kabul edebilirsek de, esas olan, insanın bir bakış açısında var olduğudur. Fiziksel bir zaman-mekânda var olduğumuzu inkâr etmek neredeyse olanaksız gözükse de, biraz derinlemesine düşündüğümüzde bu tür mevcudiyeti veya bu tür şekilde var olduğumuzu kanıtlamanın hiç de kolay o

Tarihöncesinin Tanımlanması

Tarih ve Tarihöncesi Tarih öncesi denildiğinde ilk akla gelen (en azından bu kavramla ilgili genelde kabul edilen tanımı hatırlayanlar veya bilenler için), bu dönemin insanlığın evriminin yazıdan önceki evresini ifade ettiğidir. Gerçekten de tarih yazıyla, yani kaydetme sürecinin belirmesiyle başlatılır ve bu yüzden de tarihöncesi yazıdan önceki dönemi ifade etmek için kullanılır. Yani tarih yazıdır ve tarih öncesi de yazıdan önceki dönemdir. Burada anlatılmak istenen yazıdan önce tarihin olmadığı değildir. Geçmişin anlamlandırılması faaliyeti yazı ortaya çıkmadan çok daha önce belirmiş olabilir ama geçmişin anlamlandırılmasıyla ilgili faaliyetlerin varlığından haberdar olmamız geride yazılı bir şeylerin bırakılmış olmasına bağlı olduğundan, bu konuyla ilgili bir şeyler söyleyebilmemiz mümkün gözükmemektedir. Arkeolojik bulgular insanların nasıl yaşadıkları konusunda çeşitli bilgiler sunabiliyorsa de, insanların geçmişlerini ve hatta geleceklerini nasıl yorumladıkları konusuyla ilgi