Yeni Ahit, İsa, Hıristiyanlığın Gizem Kültü Olması Sorularına Yanıt

"Makalenize iki temel itirazım var.

Birincisi, İsa'yı Yeni Ahit'te
havarilerinin ve Pavlus gibi kişilerin anlattığını yazmışsınız. Ben buradaki
havariler kelimesine takıldım. Yeni Ahit'in tek bir kitap ya da mektubunun
havarilere ait olduğuna dair elimizde elle tutulur bir kanıt yok. Dört İncilden
en eskisi olan Markos İncili'nin 70 yılından sonra yazıldığı düşünülüyor.
Diğerleriyse bundan da sonra (özellikle sinoptik olanlar büyük oranda Markos
İncili'ne dayanıyor), hatta en yeni olanı (muhtemelen Yuhanna) 2. yy'ın başları
kadar geç bir tarihte bile yazılmış olabilir. Gerçekte kimlerin tarafından
yazıldıkları da bilinmiyor. Bugün adlarını aldıkları yazarlara atfedilmeleri
geleneği ancak 2. yy'ın sonlarına doğru yerleşmiş görünüyor. Zaten ilki 70'ten
sonra yazılmışsa İsa'nın havarileri tarafından yazılmış olma ihtimalleri çok
düşük, çünkü muhtemelen hepsi ya da çoğu ölmüş olacaktı. Ayrıca madem İsa'nın
hayatını yazacaklardı, niye daha önce yazmadılar da onlarca yıl beklediler?
Kitapların yazım şekline ve içeriğine bakarsak İsa'yı tanımış olan birileri
tarafından yazılmış olduklarına dair bir ipucu yok. Zaten Filistin coğrafyası ve
Yahudi gelenekleriyle ilgili hatalarla dolular, dolayısıyla çoğunun yazarı
Yahudi bile olmayabilir.

Mektuplara gelince, Pavlus'un sahih kabul
edilen mektupları hariç, hiçbir Yeni Ahit mektubu çok muhtemeldir ki adı geçen
yazarlara ait değiller, dolayısıyla onların da gerçek yazarları meçhul (buna
Petrus ve Yuhanna'ya atfedilen mektuplar da dahil). Bu gerçek yazarları belli
olmayan mektupların hepsinin Pavlus'un sahih mektuplarından sonra yazıldığı,
hatta kimilerinin 2. yy'ın ortaları kadar geç bir tarihte yazıldığı düşünülüyor.
Vahiy kitabı ve Havarilerin İşleri'nin (muhtemelen Luka İncili'ni yazan belirsiz
şahıs tarafından yazıldı) de gerçek yazarları ve yazım tarihleri meçhul, 2.
yy'da bile yazılmış olabilirler.

İkinci itirazım ise kesinlik
meselesiyle ilgili. Bence eldeki veriler ışığında İsa'yla ilgili hiçbir şey için
kesin diyemeyiz. Çünkü yaşadığı dönemde onunla ilgili hiçbir şey yazılmamış ve
daha sonra onu anlatanlar da hem onu bizzat tanımamış hem de verdikleri bilgiler
çok çelişkili, kimi zaman kesinkes yanlış ve sıklıkla doğaüstü olaylarla dolu.
Dört İncil arasındaki benzerlikler (pekçok kez kelimesi kelimesine alıntılar
var), ya birbilerinden ve/veya başka ortak kaynaklardan alıntı yapmalarıyla
ve/veya esinlenmeleriyle açıklanabiliyor. Ortada doğru bilgiler varsa bile neyin
doğru olduğunu asla bilemeyebiliriz. Burada gayri-Hıristiyan yazarların
tanıklıkları - sahih olanlar tabii - da bize pek yardımcı olmuyor, zira hem
İsa'nın ölümünden onlarca yıl sonradan itibaren yazılmışlar hem de onlar da
doğrudan Hıristiyanlara dayanıyorlar. Kısacası, ortada Hıristiyanlardan
bağımsız, rahatlıkla güvenebileceğimiz bir veri yok. İsa'nın hiç yaşamamış ve
hikayelerinin tümüyle sonradan uydurulmuş olması bile mümkün." (Onur)


Buraya bir süredir koyduklarım genelde ders notları. Verdiğim etiketlerde belirtiyorum bunu. O yüzden çok ayrıntılı değiller. Daha sonra bu konularla daha ayrıntılı bir şekilde ilgilenmeyi planlıyorum.

Burada iki durumu birbirinden ayırmak gerekiyor. Kesin olarak ne olmuş, bunun tespiti ve diğer yanda da insanların ne olduğuna inandıkları. Her ikisiyle de uğraşmama rağmen, burada ikincisi daha ağır basıyor. İsa’yı havarileri veya yandaşları olarak tanımlayabileceğimiz kişiler anlatıyor. Bu biçimi benimsemişler. Bunun tam olarak ne zaman benimsendiğini bilemiyoruz. Üstelik bu yandaşlar aslında hiçbir zaman İsa’yı görmemiş de olabilir. Hiçbir zaman tanımammış da olabilirler. Ama neticede böyle bir görüntü, böyle bir izlenim verilmeye çalışılmış ve insanlar buna inanıyor, davranışlarını buna göre belirliyor. Bu, gerçek veya değil, bence çok önemli bir veri ve insanlar inandıkları sürece de gerçek kategorisinde. Diğer yandan, bu Yeni Ahit nasıl kaleme alınmıştır sorusunun da çözülmesi, bunun üzerinde çalışılması gerekiyor. Biri diğerini ortadan kaldırmamalı.

Kesinlik benim zaten çok tercih etmediğim bir tanımlama şekli. Geçmişe, daha çok üretilen öneriler şeklinde yaklaşıyorum. “Bu olay kesinlikler böyle olmuştur” demek bana zor geliyor. Tekil olaylar hakkında bunu söylemek daha kolay olabilir. Ama örneğin Hıristiyanlık ve hatta İsa gibi verilerden ziyade tamamen bir perspektife karşılık gelen açıklamaların, anlatıların doğruluklarının gösterilmesinin mümkün olmadığına inanıyorum. O yüzden, evet İsa hiçbir zaman yaşamamış ve tüm bu hikâyeler uydurulmuş olabilir. Benim tahminim böyle ilginç bir Yahudi’nin yaşamış olduğu ama hikâyelerin büyük kısmının daha sonra uydurulduğu, ya da üretildiği şeklinde (uydurmayı da kötü bir şey olarak algılamıyorum; tarih uydurmadır ve bu yüzden işimize yarar).

Hıristiyanlığın bir gizem kültü olarak başladığı hem söylenebilir hem de söylenemeyebilir diye düşünüyorum ama bu konu üzerinde biraz daha fazla araştırma yapmam gerekiyor. Gizem kültleri bir kurtuluş reçetesi sunan kapalı gruplar. Herkesin dahil olmasını aslında çok da tercih etmiyorlar. Çünkü anladığım kadarıyla statü sembolleri olarak da işlev görüyor bu kültler. Hem İsa’nın kendisinin hem de daha sonra Pavlus’un Hıristiyanlığının kapalı olmayı bu şekilde algıladıklarını sanmıyorum. Bir gizem kültü için fazla açıklar ama kabul edene dünyanın neresinde olursa olsun kurtuluş vaat eden bir tür mesajlarının olması her ikisini de (İsa’nın böyle bir mesajı olmuş olduğundan emin değiliz) gizem kültüne yaklaştırıyor. Buna rağmen Hıristiyanlığı bir gizem kültü olarak tanımlamakta zorlanıyorum. Sanırım bu konuyu biraz daha araştırmam gerekecek. Şimdilik burada duracağım.

Yorumlar

Yorum Gönder