Kayıtlar

Mart, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rum Sözcüğü ve Yunanlılık

Rum sözcüğünün kökenine bakıldığında, ilk başta Romalı anlamında kullanılmış olduğu görülüyor ama uzun bir süredir de Yunanlı anlamında kullanılıyor. Kimisi de Yunanlılarla Rumlar arasında fark görüyor. Sanırım geçmişin İyonlarını Helenlerden ayırmak gibi bir şey bu. Diğer yandan Rum teriminin bir zamanlar Yunanistan’da da kullanılmış olduğu görülüyor. Zaten Roma İmparatorluğu’nun tebaası için kullanılmışsa, Yunanistan bölgesini de kapsamış olması gerekiyor. Osmanlı bu terimi olduğu gibi almış gözüküyor ama daha sonra Sırpları ve diğer Ortodoksları da aynı gruba dâhil ettiğine göre, Roma Hıristiyanlığına dâhil olanlar şeklinde bir tanımda karar kılmış, dolayısıyla Rum’u daha dini bir kimlik olarak kabul etmiş. Ama Hıristiyan Roma’nın da, Hıristiyanlığını devletten pek ayırmadığını ve imparatorluk içinde farklı dinlere teorik olarak ve çoğu kez de pratikte izin vermediğini düşünecek olursak, Osmanlı’nın tanımı çok da yanlış değil. Büyük ihtimalle, Doğu Roma İmparatorluğu zamanında siya

Darwin'e Sansür, Evrim Yaratılış Çatışması

Nedir Darwin’in başına gelenler? Eserini mümkün olduğunca geç yayınlamaya çalışmış. Haklıymış. Öyle bir konuya el atmış ki, doğumundan iki yüzyıl sonra, ortaya attığı kuram iyice yerleştikten, geliştirildikten ve kanıtlandıktan sonra bile saldırıların hedefi olabiliyor. Sanırım eğer evrim kuramını en tepede bir yaratıcı fikriyle ortaya atsaydı, bu kadar gürültü kopmayacaktı. Zaten mesele de bu: Evrim kuramı yaratıcı ve yaratılış söylemini geçersiz kılıyor. Yaşamın ve de insanın ortaya çıkışını bir yaratıcıya ve yaratılış sürecine ihtiyaç duymadan açıklıyor. Bu da neredeyse Mezopotamya medeniyetinin belirdiği andan itibaren, en azından dünyanın bu bölgesindeki (sanırım Batı diyebiliriz) en önemli kültürel şemayı temellerinden sarsmış oluyor. Kimine göre sadece bir “teori”. Maalesef bu kişiler bilim dünyasında teori denildiğinde, bunun günlük dildeki teoriden farklı bir şey olduğunu farkında değil. Haydi, fosilleri ve diğer bulguları bir kenara bırakalım ama genetik alanındaki son b

Irkçılık ve Osmanlı'nın hoşgörüsü

Etyen Mahçupyan'ın yazısı için: http://taraf.com.tr/makale/4304.htm Çok fena bir devlet-toplum ayrımı var. Örneğin Etyen Mahçupanyan’ın yukarıda bağlantısı verilmiş yazısında ırkçılık daha çok devletin ürünü olarak nitelendirilirken, toplum ve özellikle de toplumun muhafazakâr kesimi ırkçılığı onaylamasa da, diğer yandan ses de çıkartmayan kesim olarak tanımlanıyor. Aslında genel hatlarıyla yazının söylemeye çalıştığına katılıyorum ama diğer yandan kulaklarımı tırmalayan bazı kısımları da yok değil. Her şeyden önce Osmanlı’da özel bir hoşgörü çabası olduğunu sanmıyorum. Adil olmaya çalışmışlar ve bunu da İslam dininin şartları ve biraz da devletçi sağduyu çerçevesinde gerçekleştirmişler. Bugünün modern hoşgörü anlayışıyla pek ilgisi yok. Eğer Osmanlı Hindu topraklarını işgal etseydi, ne kadar hoşgörülü olacaktı, bunu bilmiyoruz. Nitekim Müslümanların din değiştirmesinin yasaklanmış olması ve daha birçok başka uygulama da bizim anladığımız anlamda bir hoşgörünün söz konusu ol

Halaçoğlu’nun Kürtleri, Türkleri ve “Dönme” Ermenileri

Şöyle bir soru geldi: “Bu arada, Yusuf Halaçoğlu'nun Anadolu Türklerinin tamamının kökünün aşiretlere dayandığını ispatladık açıklamasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu konuyla ilgili bir kitap hazırlığı da varmış (piyasaya çıkmış da olabilir). Benzer bir çalışmayı Rumeli Türkleri için de yapmayı planlıyormuş.” Bu haberi hatırlıyorum. Epey gürültü kopartmıştı. Şimdi tam hatırlayamıyorum ama sanırım Halaçoğlu, Kürtlerin bir kısmının Türkmen kökenli olduğunu ve TİKKO ile PKK örgütündeki Kürtlerinse Ermeni dönmesi olduğunu belirtmiş ve gürültü ondan kopmuştu. Halaçoğlu’nun hangi kitabından bahsedildiğini anlayamadım ama bu olaydan sonra bir kitabı yayınlandı: Tarih Gelecektir, Etnik Yapısından Ermeni Meselesine Türkiye, Babıali Kültür Yay. Tartışmanın daha sağlıklı olabilmesi için buradan uzun bir alıntı yapmak istiyorum. Şöyle demiş Halaçoğlu: “Bugün Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun varisidir. Dolayısıyla bir imparatorluğun çöküşüyle birlikte kaybettiği topraklardan içe do

Tarih böyle atmayla değil araştırarak yazılır. Okuuu!

Bundan bir süre önce bu bloga genlerle ilgili Sabah gazetesinde beliren yazıma veya röportajıma tarihçi Erhan Afyoncu'dan gelen gelen yazıya verdiğim cevabı koymuştum. Yazıyı başka bir forumda yazmıştım. Buraya koyarken Afyoncu'nun yazısını koymayı unutmuşum. Biraz geç oldu ama şimdi ekliyorum yazıyı. Söz konusu yazılara şu bağlantılarla ulaşılabilir: http://tarihdeniz.blogspot.com/2007/12/genler-ve-tarih1-erhan-afyoncunun.html http://tarihdeniz.blogspot.com/2007/12/genler-ve-tarih2-erhan-afyoncunun.html Ekiskliği fark eden okuyucuya teşekkürler... Ve Erhan Afyoncu'nun yazısı... Tarih böyle atmayla değil araştırarak yazılır. Okuuu! Bilim adına yeni bir bölücülük ve ırkçılık dalgası başladı. Gen araştırmalarına göre etnik köken tespit ediliyor. Geçenlerde bir antropolog Ortaasya'dan gocun efsane olduğunu, Anadolu'daki insanların 40 bin yıldır burada yasadığını iddia etti.Tarihin böyle atmayla değil, araştırılarak yazıldığını hatırlatıyor ve sayın antrop

Medeniyet buradan başladı - Göbeklitepe

Resim
Bölgeyi 1994’te keşfeden Prof. Schmidt, “Bu kalıntılara rastladığımda iki seçenek vardı. Ya kimseye bir şey söylemeden burayı terk edecektim ya da hayatımın geri kalanını burada geçirecektim. İkinciyi seçtim” diyor. 01/03/2009 Şanlıurfa’daki Göbeklitepe dünyanın tüm arkeologlarını kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Ortak görüş: Dünya medeniyetinin doğumuna dair tüm bilgileri sarsacak arkeolojik depremi burası yaratacak! LONDRA - Arkeoloji dünyasının kalbi Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’de atıyor. İngiliz The Daily Mail gazetesinin haberine göre, bölgede çalışmalarını sürdüren farklı milletlerden pek çok arkeolog, Göbeklitepe’de ortaya çıkacak bilgilere ‘dünya medeniyetinin doğumuna dair bildiğimiz tüm gerçekleri sarsacak bir arkeoloji depremi’ gözüyle bakıyor. 1994 yılında Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından keşfedilen bölgede kazı çalışmaları, o tarihten bu yana sürüyor. Bölgenin önemini, “Bu kalıntılara rastladığım zaman önümde iki seçenek vardı. Ya hiç kimseye bir şey s